En Sevilen Aksiyon Filmleri

Yüz binlerce filmin çekildiği bu devasa evrende, “en iyiler” hangileri? Hangi filmler zamanın testini geçip defalarca izlenmeyi hak ediyor? Bu yazıda, kişisel favorilerimi değil, dünya genelinde milyonlarca sinemaseverin kalbinde taht kurmuş, eleştirmenlerden tam not almış ve türün kurallarını yeniden yazmış o özel filmleri mercek altına alacağız.
1. The Dark Knight (Kara Şövalye) – 2008
- IMDb Puanı: 9.1/10
- Yönetmen: Christopher Nolan
Christopher Nolan’ın Batman üçlemesinin bu orta filmi, çoğu kişi tarafından sadece bir süper kahraman filmi değil, aynı zamanda sinema tarihinin en iyi suç dramalarından biri olarak kabul edilir. “The Dark Knight”, aksiyonu, felsefesi ve unutulmaz performanslarıyla türün üzerine bir gölge gibi çöker ve standartları sonsuza dek yükseltir.
Konusu: Gotham şehri, Batman’in (Christian Bale) koruması altında suç oranını ciddi şekilde düşürmüştür. Ancak şehre kimliği belirsiz, anarşist ve kaostan beslenen bir dahi olan Joker (Heath Ledger) geldiğinde, tüm dengeler altüst olur. Joker’in tek bir amacı vardır: Batman’in ahlaki kurallarını yerle bir etmek ve Gotham’ı deliliğin pençesine sürüklemek. Batman, şimdiye kadarki en zorlu düşmanıyla sadece fiziksel değil, aynı zamanda psikolojik bir savaşa girmek zorunda kalır.
Kiminle İzlenir: Bu film, derin diyalogları ve psikolojik gerilimi nedeniyle sinemadan anlayan bir arkadaşınızla veya tek başınıza izlemek için idealdir. Film bittikten sonra üzerine konuşabilir, karakterlerin motivasyonlarını ve ahlaki ikilemlerini tartışabilirsiniz. Patlamış mısır eşliğinde kafa dağıtmalık bir filmden çok daha fazlasını vaat eder.
2. Mad Max: Fury Road (Çılgın Max: Öfkeli Yollar) – 2015
- IMDb Puanı: 8.1/10
- Yönetmen: George Miller
Eğer “aksiyon” kelimesinin görsel bir tanımı olsaydı, o tanım kesinlikle “Mad Max: Fury Road” olurdu. Yönetmen George Miller, 70 yaşında sinemaya geri dönerek, neredeyse tamamı pratik efektlerle çekilmiş, iki saatlik kesintisiz bir kovalamaca ve görsel bir delilik şöleni yarattı. Bu film bir devam filmi ya da yeniden çevrim değil; bu, kendi başına bir sanat eseri.
Konusu: Kıyamet sonrası çorak topraklarda, tiran Immortan Joe’nun (Hugh Keays-Byrne) zulmü altında ezilen bir halk yaşamaktadır. Onun en güvendiği savaşçılarından biri olan Imperator Furiosa (Charlize Theron), tiranın “damızlık” olarak kullandığı beş genç kadını kurtarmak için Cenk Vasıtası’nı kaçırır. Bu kaçış, çölde devasa bir savaş konvoyu tarafından amansız bir takibe dönüşür. Yolları, geçmişinin hayaletlerinden kaçan yalnız kurt Max Rockatansky (Tom Hardy) ile kesiştiğinde, hayatta kalmak için zorlu bir ittifak kurmak zorunda kalırlar.
Kiminle İzlenir: Bu filmi kesinlikle adrenalin seven bir arkadaş grubuyla ve iyi ses sistemine sahip bir ortamda izlemelisiniz. Filmin enerjisi o kadar yüksek ki, bittiğinde hep birlikte “What a lovely day!” diye bağırmanız işten bile değil. Diyalog takibi gerektirmediği için kalabalık bir grupla izlemeye çok uygundur.
3. The Matrix (Matrix) – 1999
- IMDb Puanı: 8.7/10
- Yönetmen: Lana Wachowski & Lilly Wachowski
1999 yılında vizyona girdiğinde, “The Matrix” sadece bir film değildi; bir fenomendi. Aksiyon sinemasını, felsefeyi ve bilim kurguyu daha önce hiç görülmemiş bir şekilde harmanlayarak bir neslin dünyaya bakış açısını değiştirdi. “Bullet time” (mermi zamanı) tekniği gibi yenilikçi görsel efektleri ve derin felsefi altyapısıyla, kendisinden sonra gelen sayısız filme ilham kaynağı oldu.
Konusu: Thomas Anderson (Keanu Reeves), gündüzleri bir yazılım şirketinde çalışan, geceleri ise “Neo” adıyla tanınan bir hacker’dır. Sürekli olarak yaşadığı dünyanın gerçekliğinden şüphe duyan Neo, gizemli Morpheus (Laurence Fishburne) ve Trinity (Carrie-Anne Moss) ile tanışır. Onlardan, yaşadığı dünyanın aslında makineler tarafından insanları kontrol altında tutmak için yaratılmış bir simülasyon, yani Matrix olduğunu öğrenir. Neo, insanlığın kurtarıcısı olabileceğine inanılan “Seçilmiş Kişi” olup olmadığını keşfetmek için kırmızı hapı seçerek gerçek dünyayla yüzleşmek zorundadır.
Kiminle İzlenir: Bu film, hem aksiyonu hem de derin sohbetleri seven bir partnerle veya yakın bir arkadaşla izlemek için mükemmeldir. Film bittikten sonra “Sen kırmızı hapı mı alırdın, mavi hapı mı?” sorusuyla başlayacak uzun ve keyifli bir sohbete hazır olun.
4. John Wick Serisi (2014 – 2023)
- IMDb Puanı: 8.7/10
- Yönetmen: Chad Stahelski
Bazen en iyi aksiyon, en basit motivasyondan doğar. “Köpeğimin intikamını alacağım” gibi basit bir önermeden yola çıkan John Wick serisi, son on yılın en stilize, en etkili ve en sevilen aksiyon serilerinden birine dönüştü. Keanu Reeves’in kariyerine ikinci bir bahar yaşatan bu seri, “Gun-Fu” (silah ve dövüş sanatlarının birleşimi) tekniğini zirveye taşıdı.
Konusu: Eşinin ölümünün ardından yasa bürünen efsanevi tetikçi John Wick, ondan geriye kalan tek hatıra olan köpeğiyle sakin bir hayat yaşamaya çalışır. Ancak bir grup gangsterin evine girip arabasını çalması ve köpeğini öldürmesiyle, Wick’in içindeki “Baba Yaga” (Boogeyman) yeniden uyanır. Yeraltı suç dünyasının en korkulan isminin geri dönüşü, tüm dengeleri sarsacaktır. Seri ilerledikçe, Wick’in dahil olduğu suikastçılar loncasının karmaşık kuralları ve mitolojisi daha da derinleşir.
Kiminle İzlenir: Bu seri, kesinlikle aksiyon seven bir arkadaş grubuyla izlenmelidir. Her kafa vuruşunda, her “headshot” anında birlikte tempo tutabilir, John Wick’in imkansız görünen durumlardan nasıl kurtulduğuna hep birlikte şaşırabilirsiniz. Cipsinizi, içeceğinizi hazırlayın ve saf adrenalinin keyfini çıkarın.
5. The Raid: Redemption (Baskın) – 2011
- IMDb Puanı: 7.6/10
- Yönetmen: Gareth Evans
Hollywood’un devasa bütçelerinin ve yıldız oyuncularının her zaman en iyi aksiyonu garanti etmediğinin kanıtı, Endonezya’dan çıkan bu düşük bütçeli başyapıttır. “The Raid”, aksiyon sinemasında dövüş koreografisi ve vahşet seviyesini bambaşka bir noktaya taşıdı. Film, kelimenin tam anlamıyla bir hayatta kalma mücadelesi ve insan vücudunun sınırlarını zorlayan bir dövüş sanatı gösterisidir.
Konusu: Jakarta’nın kenar mahallelerinde, acımasız bir uyuşturucu baronunun yönettiği, suçlularla dolu 30 katlı bir apartman bulunmaktadır. Çaylak bir polis olan Rama’nın da dahil olduğu özel bir operasyon timi, bu binaya baskın düzenleyerek uyuşturucu baronunu yakalamayı hedefler. Ancak operasyonun daha en başında pusuya düşürülürler ve tüm çıkışlar kapatılır. Şimdi, cehennemin ortasında kapana kısılan ekip, hayatta kalmak için kat kat yukarı çıkmak ve binadaki onlarca azılı suçluyla savaşmak zorundadır.
Kiminle İzlenir: Bu filmin yüksek şiddet seviyesi ve gerilimi nedeniyle, aksiyon filmlerini seven bir arkadaşınızla izlemeniz tavsiye edilir.
6. Inception (Başlangıç) – 2010
- IMDb Puanı: 8.8/10
- Yönetmen: Christopher Nolan
Aksiyon sineması genellikle fizik kurallarını esnetmesiyle bilinir; peki ya gerçekliğin kendisini bir silaha dönüştüren bir film? Christopher Nolan’ın bu başyapıtı, bir soygun filminin gerilimini, bilim kurgunun sonsuz hayal gücüyle birleştirerek daha önce hiç görülmemiş bir arena yaratıyor
Konusu: Dom Cobb (Leonardo DiCaprio), çok tehlikeli ve nadir bir yeteneğe sahip bir casustur: İnsanların en savunmasız oldukları rüya anında, zihinlerinin derinliklerinden değerli sırları çalar. Bu yeteneği onu kurumsal casusluğun aranan ismi yapsa da aynı zamanda uluslararası bir kaçağa dönüştürmüş ve sevdiği her şeyi kaybetmesine neden olmuştur. Cobb’a sunulan son bir şans, kaybettiği hayatını geri kazanma imkanı tanır. Ancak bu görev imkansızdır: Bu kez bir fikir çalmak yerine, bir fikir yerleştirmek zorundadırlar. “Başlangıç” (Inception) olarak bilinen bu görev için Cobb, her biri kendi alanında uzman olan rüya mimarlarından, taklitçilerden ve kimyacılardan oluşan bir ekip kurar. Fakat ne kadar plan yaparlarsa yapsınlar, hiçbir şey onları rüya dünyasının derinliklerinde bekleyen tehlikeli düşmana ve zihnin akıl almaz savunma mekanizmalarına hazırlayamaz.
Kiminle İzlenir: Inception filmini kafa yormayı seven, bulmaca ve gizemden hoşlanan bir arkadaşınızla veya tek başınıza izlemek en ideali.
7. Mission: Impossible – Fallout (Görevimiz Tehlike 6) – 2018
- IMDb Puanı: 7.7/10
- Yönetmen: Christopher McQuarrie
Yeşil ekranların ve dijital efektlerin sinemayı domine ettiği bir çağda, bir yıldızın hayatını hiçe sayarak imkansızı gerçeğe dönüştürmesinden daha heyecan verici ne olabilir? Tom Cruise ve Mission: Impossible serisi, “Fallout” ile pratik efektlerin ve dublör kullanımının zirvesine ulaşıyor. Bu film, sadece bir casusluk hikayesi değil; başından sonuna dek temposu düşmeyen, her sahnesi bir öncekinden daha cüretkar olan ve “bu nasıl çekilmiş?” sorusunu defalarca sordurtan modern bir aksiyon şaheseridir.
Konusu: Ethan Hunt (Tom Cruise) ve IMF ekibi, çalınan üç plütonyum çekirdeğini geri almak için yola çıkar. Ancak operasyon sırasında, Ethan ekibinin hayatını kurtarmak ile görevi tamamlamak arasında zor bir seçim yapmak zorunda kalır ve plütonyumlar “Havariler” adında anarşist bir terör örgütünün eline geçer. Şimdi, dünya üç farklı yerde nükleer bir felaketin eşiğindeyken, Ethan ve ekibi zamana karşı bir yarışa girer. Bu görevde, yaptıkları hatayı telafi etmeye çalışırken, CIA’in sert ve kural tanımaz ajanı August Walker (Henry Cavill) ile zoraki bir iş birliği yapmak zorunda kalırlar. Eski düşmanların, beklenmedik müttefiklerin ve ölümcül ihanetlerin ortasında kalan Ethan Hunt, en kişisel ve en tehlikeli göreviyle yüzleşir.
Kiminle İzlenir: Kalabalık bir arkadaş grubuyla ve iyi bir ses sistemi eşliğinde izlenmeli.
8. Casino Royale – 2006
- IMDb Puanı: 8.0/10
- Yönetmen: Martin Campbell
Bir ikonu yeniden yaratmak, sinemanın en riskli kumarıdır. Hele ki o ikon James Bond ise. Daniel Craig’in 007 olarak ilk görevi, formülün dışına çıkarak, bildiğimiz o dokunulmaz, esprili ajanı bir kenara bırakıyor ve yerine acı çeken, hata yapan, kanayan ve aşık olan ham ve tehlikeli bir karakter koyuyor. “Casino Royale”, sadece bir Bond filmi değil, bir efsanenin küllerinden nasıl doğduğunu anlatan sert, stil sahibi ve unutulmaz bir başlangıçtır.
Konusu: Bu film, James Bond’un bildiğimiz o sofistike ve tecrübeli ajan olmadan önceki halini, “00” statüsünü yeni kazandığı ilk görevini anlatır. Bond (Daniel Craig), teröristlerin finansörü olan Le Chiffre’i (Mads Mikkelsen) durdurmakla görevlendirilir. Le Chiffre’in, müşterilerinin yüklü miktardaki parasını kaybettiğini ve bu parayı Karadağ’daki ünlü Casino Royale’de düzenlenecek yüksek bahisli bir poker turnuvasında geri kazanmayı planladığını öğrenir. M (Judi Dench), Bond’u bu turnuvaya gönderir; amacı Le Chiffre’i yenerek onu iflasa sürüklemek ve İngiliz hükümetine sığınmaya mecbur bırakmaktır. Görev sırasında Bond’a, hükümetin parasını denetlemesi için gönderilen zeki ve güzel hazine ajanı Vesper Lynd (Eva Green) eşlik eder. Bu görev, Bond’un sadece profesyonel yeteneklerini değil, aynı zamanda duygusal zırhını da en zorlu testten geçirecektir.
Kiminle İzlenir: Bu film, bir partnerle veya eşinizle romantik bir film akşamı için mükemmel bir seçimdir. Aynı zamanda kaliteli casusluk gerilimlerini seven yakın bir arkadaşınızla da keyifle izleyebilirsiniz
9. Crouching Tiger, Hidden Dragon (Kaplan ve Ejderha) – 2000
- IMDb Puanı: 7.9/10
- Yönetmen: Ang Lee
Bu film, dövüş sanatları sinemasını (Wuxia) bir sanat formuna yükselterek, yer çekimine meydan okuyan kılıç düellolarını onur, aşk ve fedakarlık üzerine kurulu dokunaklı bir hikayeyle birleştiriyor.
Konusu: 19. yüzyıl Çin’inde, efsanevi kılıç ustası Li Mu Bai (Chow Yun-fat), dövüş dünyasından elini eteğini çekmeye karar verir. Manevi değeri paha biçilmez olan 400 yıllık kılıcı “Yeşil Kader“i, yoldaşı ve gizli aşkı Yu Shu Lien’e (Michelle Yeoh) teslim ederek bir dosta hediye etmesini ister. Ancak kılıç, maskeli bir hırsız tarafından çalınır. Kılıcın peşine düşen kahramanlarımız, kendilerini bir yandan valinin asi ve yetenekli kızı Jen Yu’nun (Zhang Ziyi) gizemli dünyasında bulurken, diğer yandan geçmişten gelen bir intikam yeminiyle yüzleşmek zorunda kalırlar. Film, görev, onur, aşk ve özgürlük temalarını, yer çekimine meydan okuyan şiirsel dövüş sahneleriyle harmanlayan görsel bir şölendir.
Kiminle İzlenir: Bir arkadaşınızla izlemek için idealdir.
10. Die Hard (Zor Ölüm) – 1988
- IMDb Puanı: 8.2/10
- Yönetmen: John McTiernan
“Zor Ölüm“, “yanlış zamanda yanlış yerdeki doğru adam” formülünü yaratan, aksiyonu tek bir mekana hapsederek klostrofobik bir gerilim inşa eden bir devrimdir. Sıradan bir adamın olağanüstü bir duruma karşı verdiği zeki ve esprili mücadeleyi anlatan bu film, bugün bile türünün en saf ve en eğlenceli örneği olmaya devam ediyor.
Konusu: New York Polis Departmanı dedektifi John McClane (Bruce Willis), Noel arifesinde, arasının bozuk olduğu eşi Holly ile barışmak umuduyla Los Angeles’a uçar. Onu, eşinin çalıştığı devasa Nakatomi Plaza’daki Noel partisinde bulur. Ancak kutlamalar, Hans Gruber (Alan Rickman) liderliğindeki Alman terörist süsü vermiş bir grup soyguncu tarafından kanlı bir şekilde bölünür. Grup, binanın kontrolünü ele geçirir ve çalışanları rehin alır. Onların fark etmediği tek şey ise, partide ayakkabılarını bile çıkarmış olan, hazırlıksız bir polisin varlığıdır. Tek başına, yalınayak ve sadece beylik tabancasıyla kalan McClane, rehineleri ve özellikle de karısını kurtarmak için binanın içinde soygunculara karşı tek kişilik bir orduya dönüşür.
Kiminle İzlenir: Bu klasiği neredeyse herkesle izleyebilirsiniz. Bir arkadaş grubuyla kahkahalar atarak ve gerilerek izlemek harikadır.
Umarım bu rehber, bir sonraki film geceniz için size ilham verir. Unutmayın, en iyi film deneyimi, doğru filmle doğru kişiyi bir araya getirdiğinizde yaşanır.
Peki sizin favori aksiyon filminiz hangisi? Yorumlarda kendi önerilerinizi paylaşmayı unutmayın!